Görkem Öztürk

Türkiye'de Somelye Olmak

Türkiye’de şaraba olan ilginin artmasıyla, bizde fazla bilinmeyen somelye mesleğine ilgide artmaya başladı. Artık ülkemizde önemli restoranlarında somelye bulunuyor. Keyif Notları adına Süha Balın ülkemizde somelye mesleğini yerine getiren Görkem Öztürk ile somelye olma serüvenlerini konuştu…

Sevgili Görkem Türkiye’de çok az bilinen bir mesleği dalında çalışıyorsun. Nasıl somelye olmaya karar verdin? …

Turizm sektöründe çalışmaya 2007 yazında Kuşadası’nda komi olarak başladım. Daha sonra barboyluk yaptım.2008 eylül’de İstanbul’a döndüğümde Ritz Carlton Oteli’nde banket garsonluğu yaptığım dönemde ilk şarap eğitimlerimi aldım. 2010 yılında WSET Advanced eğitimimi başarılı bir şekilde tamamlayıp tavsiye üzerine 3 ay sonra yapılan 2. Türkiye Sommelier Yarışması’na katılıp 3. oldum. Sommelierlik mesleğiyle tanışmam bu yarışma ve yarışma jürilerimizden sayın İsa Bal MS sayesinde oldu. İlerleyen yıllarda yarışmaya tekrar katıldım. 2011’de 3. ve geçtiğimiz yıl (2012) yarışmayı kazandım ve Chaine des Rotisseurs’ün Güney Afrika , Cape Town’da düzenlediği Genç Sommelier Yarışması’nda Türkiye’yi temsil edip 4. oldum.

Somelye olmak için nasıl bir eğitim sürecinden geçiliyor?  Sen nasıl bir süreçten geçtin?

Sommelier olmak için bence ömür boyu süren zorlu ama bir o kadar da keyifli bir eğitim sürecinden geçiliyor. Başta şarap olmak üzere; su, çay, kahve ve yüksek alkollü içkiler ve kokteyller hakkında kapsamlı bir bilgiye sahip olmak gerek. Bunun yanında yemek bilgimiz ve bunları birbiriyle iyi eşleştirmek gerekir. Türkiye’de halihazırda verilen WSET ve Court of Master Sommeliers eğitimlerini tavsiye ederim. Bu eğitimler dünya çapında sommelierliğin ehliyeti demek. Ama sonrası bize kalmış tabi. Okumak gereken pek çok kitap ve kaynak var. Bunlardan bazıları Oxford Companion to Wine, World Atlas of Wine ve Jancis Robinson ve Robert Parker gibi uzmanların internet siteleri de güncelliği ve kapsamı açısından oldukça faydalı.

Bugüne kadar hangi mekânlarda somelye olarak çalıştın? Karşılaştığın başlıca zorluklar neler?

Pera Palace Oteli’ni Orient Bar’ında çalıştığım dönemde haftasonları Agatha Restaurant’da part time sommelier olarak bu işe başladım. Ardından geçtiğimiz yaz Bodrum Türkbükü’ndeki Maçakızı Hotel’de sommelierlik yaptım ve şu anda İstanbul’da yeni açılan GQ Bar’ın tek sommelieriyim. Sommelier olarak bazı zorluklarla karşılaşıyorum. Yaşımın genç olması başta insanlarda bir tereddüt oluşturabiliyor bir de ülkemizde yemek kültüründe şarap hala oturmuş değil. Şarap içenlerin önemli bir kısmı yıllardır aynı şarapları içiyor ve yeniliklere kapalı olabiliyor. Ama bu sorunları mesleki bilgim ve özgüvenimle açmaya çalışıyorum.

Çalıştığın restoranda şarap listesi oluştururken nelere dikkat ediyorsun? Türkiye’de somelyeler tam olarak istedikleri gibi bir şarap listesi hazırlayabiliyor mu? Bu konuda ne kadar söz sahibisiniz?
Çalıştığım restoranda şarap menüsü oluştururken dikkat ettiğim birkaç unsur var. Bunlardan birincisi menümüzdeki şarapların yemek menüsüne uygun olmasıdır. Türkiye ve Dünya’daki şarap trendleri, üzüm ve bölge çeşitliliği, kült şaraplar, tadım ve yarışmalarda iyi sonuçlar alan şaraplar ve de kendi damak tadıma uygun şarapları da menüye koymaya çalışıyorum. Şarap menüsünü tek başıma hazırlamıyorum. Şarapla ilgilenen tecrübeli yöneticilerimizle birlikte karar veriyoruz. Türkiye’de açıkçası uluslararası standartlarda eğitimli sommelier sayısı yirmiyi geçmez. Bu kişilerin hemen hepsini de şahsen tanıyorum. Benim gördüğüm bu kişiler çoğunlukla istediği gibi bir şarap menüsü hazırlayabiliyor çünkü kendilerine güveniliyor. Diğer yanda ülkemizdeki binlerce restorandan pek azında şarap garsonu çalışıyor. Bazı restoranlar danışmanlardan yardım alıyor. Pek çok restoran ise çeşitli sponsorluk anlaşmalarıyla şarap menülerini oluşturuyor. Sommelier sayısının ülkemizde artmasıyla bu konuda daha söz sahibi olacaklarını düşünüyorum.

Şarabı seçen, sunan biri olarak, içtiğin ilk şarabı hatırlıyor musun? Bu çerçevede sevdiğin şarapları, bölgeleri sormak isterim?

İçtiğim ilk şarabı hatırlamıyorum açıkçası ama benim için ilk özel şarap Portekiz’in Douro Vadisi’nden sek bir kırmızıydı. Sevdiğim çok sayıda şarap var, Türkiye ‘den genelde teruarını yansıtan tek bağ şaraplarını seviyorum. Örneğin, Kalecik’ten Kalecik Karası, Denizli Güney’in Şirazlarını, Avşa Adakarası, Urla Cabernet Sauvignon, Güneydoğu’dan Boğazkere- Öküzgözü kupajları, Tokat’ın hafif meşeli Narincelerini, Trakya’nın Sauvignon Blanclarını, Ege’den yarı tatlı Misketleri ve genel olarak Kapadokya beyazlarını beğeniyorum. Yurdışından ise Gürcistan’ın Kvevri şaraplarını, Avustralya şirazları, Yeni Zelanda Pinot Noir’larını, Fransa’dan Burgon kırmızı ve beyazlarını, Pouilly Fume, Vouvray, Condrieu,  Grand Cru şampanya, Medoc, St Emilion, Cahors, Alsace ve Sauternes bölgelerinin tipik şaraplarını beğeniyorum.Alman rieslinglerini, Macaristan’dan Tokaileri, İtalya’dan Gavi, Greco di Tufo gibi beyazları, Barolo, Taurasi ve Brunello gibi kırmızıları beğeniyorum. Portekiz’den Vinho Verde, Port, Madeira ve Douro sek kırmızıları, İspanya’dan gövdeli Tempranilloları, Şili’nin kaliteli kırmızılarını ve Arjantin’in yüksek irtifa’dan gelen malbeclerini de beğeniyorum. Son olarak da Napa Vadisinin iyi kızmızılarını söyleyebilirim.

Son olarak iş hayatında başarılar dileyerek, bu  mesleğe seçeceklere neler önerirsin?

Güzel dilekleriniz için teşekkürler. Bu mesleği seçecek kişilere önerim bu mesleği sadece bir iş gibi görmek yerine şarabı yaşam tarzlarının bir parçası haline getirip amatör bir ruhla sevmeleridir. Bilgilerini ve tecrübelerini arttırırken her şeyin bilgiden ibaret olmadığının farkında olmalılar. Çalışırken en önemli olan alçak gönüllü olmaktır. Bizim bilgimizden çok misafirlerin memnun kalması ve onlara eşsiz bir deneyim yaşatmanın çok önemli olduğunun farkında olmalılar. Yeniliklere açık olunmalı. Diğer servis ve mutfak  elemanlarıyla iyi bir iletişimde olmak da çok önemli bence çünkü restoran deneyimi tek başına şarap ya da sommelier demek değil.

Yorum