Naviglio’da İki Gece

İtalya’yı birkaç senedir ihmal ettiğimizi düşünerek, Ağustos ayında yaptığımız Milano seyahatimizin bazı duraklarını daha önce yazmıştım. Şimdi de bizim çok sevimli bulduğumuz Milano’daki Naviglio bölgesini yazıyorum. Özelikle Pazar günleri çok hareketli olan hem turistik hem de burada yaşayanların gittiği bir yer, kanalın etrafında sıralanmış irili ufaklı yeme içme mekanları, hepsi de kapılarının önüne masalarını atmış, gelen,  geçen, yürüyen, bira içen, dondurma yiyen, bir sürü çoluk çocuk, genç,  yaşlı insan …. Kimse kimseden rahatsız olmuyor, masalar doluyor boşalıyor, yürüyen yine yürüyor…

Metrodan çıktıktan sonra keşfe başlıyoruz, tüm mekanların sonlandığı alana doğru yürüdükten sonra “Tradizionale ” isimli pizzeria restaurant ilgimizi çekiyor. Hava sıcak olduğu için içeride oturmayı tercih ediyoruz, çok kalabalık, çoğunlukla burada yaşayanların yemek yediğini sevinerek fark ediyoruz. Bizi masaya alıyorlar, yandaki masada büyük bir aile yemeği var, neşe içinde yemeklerini yiyorlar. Biz de önce mozzarella  peyniri ve hafif soğutulmuş Sannio Aglianico 2011 şarabımızla başladığımız yemeğimize, ben spagetti vongole, Ahmet ise pizza margarita ile devam ediyoruz. Benim makarnam tam istediğim gibi, pizza da çok iyi, belki bir öğlen yine gelinebilir diyoruz çıkarken…  Son derece doymuş bir şekilde otelimize döndüğümüzü söylemeliyim tabii…

Bir başka Milano akşamı, ikinci defa Naviglio’ya  gitmeye karar veriyoruz aniden… Hafta içi olmasına rağmen, yine de kalabalık. Ama bu defa,  ara sokaklarda arıyoruz gideceğimiz yeri ve kesinlikle ilk görüşte  aşk bu olmalı dediğim yer … “Osteria del Gnocco Fritto” hemen camda asılı duran menülerine bakıyorum, çeşit çeşit peynir ve  şarküteri ürünleri, sadece makarna ve tatlı… Hemen içeri girdik, Ahmet şarap listesine ben de menüye baktık, burada İngilizce menü  var ama yine de İtalyanlar çoğunlukta, upuzun bir masa hazırlanmış, belli ki bir grup gelecek birazdan.

Şarabımızı ve suyumuzu söylüyoruz  bizim masamıza bakan sevimli garsona, biraz salam, biraz peynir derken, diğer masalara servis edilen gnocco frittoları görünce herhalde gözlerim parlamıştır. Ben çocukken teyzem yaptığında bayılarak yediğim puf börekleri, burada içi boş, kare şeklinde kızartılmış hamurlar. İtalya’nın pek çok bölgesinde, farklı şekilde hazırlanıyormuş. Burada daha çok Reggio Emilia ve Modena tarzında yapılıyor, sıcak olarak soğuk et çeşitleri ve peynirlerle servis ediliyor.  Biz de çeşitli salamlardan ve peynirlerden oluşan birer tabak söyledik , yanında bir de soğan, elma ve acılı çeşitleri olan marmelatla ile birlikte masamıza geldi. Tüm peynirler güzeldi ancak, gorgonzolanın tadına doyamadık. Şarabımız da bu yiyeceklerin olduğu bölgeden güzelbir sangiovese superiori 2011 olduğu için çok hoş bir eşleştirme oldu. Tıka basa doyduğumuz bu yemekte ne ördek soslu tagliatellinin ne de ev yapımı tatlıların tadına bakabildik. Ancak, müthiş bir grappa koleksiyonları olduğudan,sıcak havaya aldırmadan  birer kadeh söyledik…  O sırada biraz sohbet ettiğimiz mekan sahibinin de ekim ayında İstanbul’a geleceğini öğrendik, umarım o da bizim oradaki yemek ve şaraplardan aldığımız kadar, buradaki şarap ve yemeklerden keyif alır diyerek oradan ayrıldık…

Yorum