Kırmızı Deyince Aklınıza Ne Gelir

Şarapla ilgili bir makale okuyorsanız, örneğin, Bordeaux gelir, Yakut gelir, Öküzgözü gelir. Aklınız sevdiğiniz kadındaysa onun ruju, ojesi gelir. Çiçek seviyorsanız gül gelir, karanfil gelir… Gelir de gelir, İstanbul’da her şeyini şaraba adamış bir restoranın adı şimdilik gelmiyorsa, bundan sonra o da gelir. Kendini bu işe adamış Mehmet Yalçın İstanbul’da “Rouge” (Kırmızı) adıyla Avrupa ve Amerika standartlarında bir restoran yaratmış. Tebrik ediyoruz. Evet, kırmızı deyince aklınıza ne gelir? Şarapla ilgili bir makale okuyorsanız, örneğin, Bordeaux gelir, Yakut gelir, Öküzgözü gelir. Aklınız sevdiğiniz kadındaysa onun ruju, ojesi gelir. Çiçek seviyorsanız gül gelir, karanfil gelir… Gelir de gelir, İstanbul’da her şeyini şaraba adamış bir restoranın adı şimdilik gelmiyorsa, bundan sonra o da gelir.  Geçen akşam İstanbul’un yeni şarap mekânı ‘Rouge’a gittik. ‘Rouge’ ismi hem şaraba gönderme yapıyor hem sıcak dekorun renklerine. Dört katlı binanın iki katı şaraba, yeme içmeye ayrılmış. Bir katta, 400 çeşit arasından dilediğinizi seçip satın alabiliyorsunuz. Bir katı ise şarap ve içki kültürüne dair bir dergi çıkarmak için ayrılmış. ‘Rouge’ İstanbul’un ilk gerçek şarap restoranı.

Daha önce şarapevleriyle ilgili bir kaç gözlemimi yazmıştım. Pek olumlu değildiler. Şaraplar pek sıradan ve vasat, hatta vasat altı olmalarına karşın fiyatları alabildiğine iddialıydılar. Oysa şarapta fiyat kalite oranı hiçbir şeyde olmadığı kadar önemlidir. 400 Euro’ya bir Petrus içip, “Dün gece çok güzel bir şarap içtim” diye şişinmek marifet değildir. Petrus’a yakın bir Pommerol’ü 18 Euro’ya içebiliyorsanız işte o zaman bir “Aferin” i hak ediyorsunuzdur.

Rouge’da ülkemizde adı az duyulan şaraplardan içme fırsatını yakaladık. Yiyip içtiğimize hak ettiği ücreti ödedik. Mutlu mesut evlerimize döndük. Gusto dergisinin editörü, kendini bu işe adamış Mehmet Yalçın’ın Avrupa ve Amerika standartlarında bir restoran yaratmış. Hayran kaldık.

Önce serin pembe bir Prosecco mükemmel bir şekilde sunulan peynirlere eşik etti. Ardından sonradan Cote d’Avanos olduğunu anladığımız ‘no name’ bir beyazla şarküterilere geçtik. Tereyağı kıvamındaki Chardonnay- Narince kupajı damağımızın pasını aldı. Meyve aromalarıyla yüklü genç bir Alman Riesling’i Schloss Wollrads, güveçteki midyelerimizle mükemmel bir uyum sağladı.

Ardından kuru domates ve tagliatelle bir İtalyan kırmızısı ile birlikte nefesimizi kesti. Başka hiçbirşey yemesek yeriydi, ama dana bourguignon hazırlanmış ve 2003 Grammonte ile bize sunulmayı bekliyordu. Onların da haklarını verdik. Burada şarap restoranına methiye düzmek istemiyorum, merak eden gidip denesin. Hem boşa konuşmadığımızı görmüş olur hem bu konuda uluslararası standartları nasıl yakaladığımızı görür. Ben burada şaraba dair bir şeyler söylemek istiyorum, özellikle de içtiğimiz iki İtalyan’dan söz etmek istiyorum.

Birincisi Apollonio Coppertine 2001.Wine Spectator’dan 86 puan almış bu kırmızı şarap kadifemsi tanenleriyle damaklarımızı teslim aldı. Güney İtalyalı, tam olarak da Puglia’lı bu güzel şarap, aromadan zengin hafif toprak kokularına sahip derinden erik tatları ve kızarmış ekmek ve baharatlarla süslü. Yüksek alkollü, gövdeli ve damakta bitişi uzun.

İkincisi Grammonte 2003. Sicilyalı bir mafya edasıyla masadaki yerini aldı. Merlot üzümlerinden üretilmiş bu çok koyu yakut renkli şarap olağanüstü zengin aromaları, kırmızı dağ meyveleri, erik, tütün ve vanilya tatlarıyla bize çok güzel anlar yaşattı. Eşliğinde güzel sohbetlere daldık. Kendisine teşekkür borçluyuz.

Yemeğin sonunda içtiğimiz grappa ise ‘creme de la creme’ oldu. Bir pazarlama harikası bu içki, köylülerin sofrasından soyluların sofralarına sıçradığından beri bizim de vazgeçilmezlerimizden oldu. Bu İtalyan usulü yeme içmeler bize yakın duruyor. Telveli bir sade kahve kadar kısa bir espresso da hoşumuza gidiyor. Grappa ile espresso katmerleniyor, güzel mi güzelleşiyor, tadı damağımızda kalıyor.

Rouge’un şarap ve yemek seven tüm gurmelerin denemesi gereken bir mekân olduğunu iddia ediyoruz.  Hanımlar, Taksim Lamartine Sokak’taki bu şarap restoranına giderken rujlarını sürebilirler. Erkekler ise eşleriyle birlikte kırmızı şarabın tadını çıkarsınlar. Başka yerlerde içemeyecekleri farklı şarapları seçip fark yaratsınlar.

 

2/17/2011

Yorum