Şarapla Dostluk, Kardeşlik Üzerine

‘Şarap Dostları’ son üç dönemi geride bırakırken seçilen yeni başkanlarını geleneklerine uygun bir törenle göreve davet ettiler. Gecenin anlamlı anları; önceki başkanın ‘aranıza dönüyorum’ cümlesi ile seçilmiş ‘Seçkin’ başkanın benzer biçimde ‘görevimi başarı ile tamamlayıp kardeşler içinde yerimi almak en büyük dileğim’ şeklindeki sözleri ile  özetlenebilir.
Her iki yaklaşım felsefi tabanlı bu kuruma son derece yakışan tevazu örnekleriydi. Şarap tadım regalyaları, çoşkulu ve birbirine bağlı üyeler, gümüş kupada yeni başkana sunulan shiraz üzümlerinden yapılmış şarap, güç ve erkin simgeleri görkemli devir teslim törenini tamamlayan diğer geleneksel unsurlardı.
Aslında bu olağanüstü kurumun temelleri başta ülkemizin yemek- içki kültürüne büyük katkılarda bulunan ve yıllar önce kaybettiğimiz Tuğrul Şavkay ile dostları tarafından 21 yıl önce atılmıştı. Yurt dışında ve özellikle Fransa’daki benzerlerinden hiç de geri kalmayan bir kültürel ortam yaratılmış ve bu media indirekt olarak ülkemizin önemli gelir kaynaklarından olan kaliteli turizmin gelişmesinin bir anlamda mikroklimasını besleyen unsurlardan biri olmuştu.
Tören her yıl tekrarlanan ‘Geleneksel Asma Çiçeği Gala Yemeği’ ile devam etti. Şarap Dostları hasat dönemini olduğu gibi asmanın çiçek açtığı dönemi de her yıl kendilerinden önceki bağ ve şarap emekçileri ve sevdalıları gibi kutlamaktadırlar. Unutulmamalıdır ki bugünün dünya medeniyeti üç temel ürün üzerinde yükselmiştir. Buğday (ekmek), zeytin (zeytinyağı) ve nihayet üzüm (şarap).
Gala yemeği executive chef Mehmet Gök tarafından hazırlanmış ve yalın bir şarap eşlikçiliği gözetilmişti. ‘Deniz mahsülleri senfonisi’ne beklendiği gibi güçlü mineral yansımalar içeren bir Chablis eşlik ederken ‘live’ müzik yapan dingin grup ‘Love me or Leave me’ standartını seslendiriyordu. Ne müzikten, ne dostluktan ne de bu şaraplardan vazgeçmek olanaksız olduğu için sevecektik kuşkusuz.
Başkan adına Yeni Zelanda Pinot Noir’ı tadan kardeşin ‘uygundur’ demesi üzerine deniz taraklı, kuşkonmaz ve trüflü ricotto peynirli raviolinin sevgilisi ile eşleştiği anlarda masalar arasında gezintiler, hoş sohbetler ve paylaşımlar başlamıştı bile. Ana yemek olan biber marmelatlı kuzu filetoya her halde en çok yakışacaklardan biri de bir Cote du Rhone olmalıydı. Mourvedre, Grenache, Syrah, Muscardin ve Cinsault üzümleri kupajı  olan Chateau de Beaucastel 2001 bir Chateauneuf-du-Pape apellasyonuydu ve kırmızı meyveler, deri, trüf, meyankökü, amber ve biber aromaları içeren bu dengeli şaraba neden 16. yüzyıldan buyana değişen Papa’ların ilgi gösterdiği gayet açık anlaşılıyordu. Rastlantı mı yoksa evrendeki ilahi denge mi bilinmez ancak tam da o anda kulaklarımızda Armstrong’un ölümsüzleştirdiği ‘what a wonderful world’ yankılanıyordu.
Eh, bir ölümlü daha ne ister diye düşünürken bugüne özel şişelenmiş ve fıçıda olgunlaştırılmış 1986 J.W.Hart Porto finale imzasını atıyordu. Koyu amber renkli, vanilya ve karamel aromalı bu fortifiye özel şarapla dolu kadehlerimizi yeni başkanımız ve tüm kardeşler onuruna ve kaybettiğimiz Şavkay ile Karabatur kardeşler anısına kaldırdığımız an gerçek anlamda ‘tam ve mükemmel’ bir topluluk olduğumuz kesinleşmişti. Hep böyle kalmak dileği ile.

Yorum