Malaga’da

0 1

 Birkaç aydır, haftasonu  bir yerlere gitmek istiyor ancak bir türlü zaman yaratamıyorduk. Gazetelerde Türk Hava Yolları’nın Malaga uçuşlarına başladığını okuyunca, daha önce Madrid gezimizde alıp, tadıp beğendiğimiz Malaga şaraplarını ve hep severek yediğimiz  İspanyol yemeklerini yerinde tatmak için harekete geçtik. İlk iş olarak uçak biletlerimizi, sonra oteldeki yerimizi ayarlayarak, haftasonunu beklemeye başladık. Cuma gidecek, Pazar günü dönecektik, öyle de oldu zaten. Önce biraz Malaga araştırması yaptık, Türkçe kaynaklarda pek bir şey bulamadık tabii… Araştırmalarımız sonunda yılın 330 gününün güneşli geçtiğini öğrenerek, en azından İstanbul’un yağmurundan ve soğuğundan kurtulacağımızı düşünerek, gülümsemeye başlamıştık bile ( olay Nisan sonunda geçmektedir)… Haftasonu  yaklaştıkça; Malaga’da hava  giderek daha karanlık ve yağmurlu bir hal almaya başlamıştı. Valizimizde biraz değişiklik yaptık, biraz yüzümüz  asıldı ama yine de bütün günlerin yağmurlu geçeceğini düşünmedik.


Cuma sabahı, havaalanına erkenden ulaşmıştık. Ancak artık, rutin haline gelen rötarlarla, öğle yemeğimizi Malaga’da yiyeceğimizi düşünürken, uçakta yedik. Biz oraya ulaştığımızda akşam üzeriydi ve hava son derece yağmurluydu. Bozulmuş sinirlerimiz ve ıslanmış kıyafetlerimizle otele gidip, duş alıp, giyindik. Önce biraz keşif gezisi, tapas ve birer kadeh şarap, işte şimdi tatil başlamıştı, önümüzde yoğun bir program ve birbuçuk gün vardı. Burada çoğu yer Cuma  öğle saatlerinde kapanıp, pazartesi gününe kadar açılmadığı için, başta Malaga Virgen olmak üzere pek çok planımızı iptal ettik. Artık geriye yemek, içmek ve Picasso Müzesi kalmıştı.  Pablo Picasso ve Antonia  Banderas’ın  doğum yeri olan Malaga’da her yerde izlerine rastlamanız mümkün. Akşamın gelmesi ile birlikte, yavaş yavaş dükkanlar kapanmaya başlamış ve hertürlü yemek yenecek ve şarap içilecek yerler dolmaya başlamıştı. Bunların bir kısmı sadece akşamları, bazıları da  sadece öğlenleri açık olup, o saatlerde kapalı olanlar vardı. Gideceklerimizi belirleyerek, hepsinde birkaç  şarap ve tapas için gezmeye başladık, otelimiz  eski  şehir merkezinde olduğu için, her yere yürüyerek ulaşarak,  hiç bitmeyecekmiş gibi duran seçenekler arasında,  sanki hiç uyumayan bir şehre gelmiştik…


Bir sürü yere girdik, bir sürü şey yedik, içtik… Bu bizim, hiç şişe açtırmadan yaptığımız tek  Avrupa gezisiydi. Her yerde o kadar çok kadeh ile şarap seçeneği vardı ki, hepsini tatmaya çalıştık, sanırım başardık  da…  Malaga şarapları genellikle tatlı şaraplar, yemeklerle dahi bu şaraplar yudumlanıyor. Bu  yoğun kıvamlı şaraplar, xerez ve moskatel  üzümlerinden çoğunlukla,  sarıdan başlayarak, koyu kahveye giden bir renk yelpazesi adeta…. Bira da bu atıştırmalık ve yemeklere çokca eşlik ediyor burada. Bütün gittiğimiz yerlerde, İspanyolca dışında dil bilmeyen garsonlarla çok güzel anlaşıp, çok güzel şeyler yiyip içtik ( başta deniz ürünleri olmak üzere). Ancak  Picasso müzesi yakınında bulunan ve sadece öğlenleri açık olan Bodega Bar El Pimpi başkaydı. Bodegas Malaga Virgen şaraplarının tümünün tadılabileceği ve müthiş yemekleri ile boş yer bulmanın epey zor olabileceği, çok güzel çiçekleri ve avlusu olan bir yer. Sadece yemek ve şarap için değil  fotoğraf çekmek için  bile ziyaretçileri var. Bizde ünlü brendyleri  1885 de dahil olmak üzere her şeyin tadına baktık, çok lezzetli ve çıtır çıtır kızarmış karışık deniz ürünleri yedik, bu tabak iki kişilik geliyor ama bana göre iki kişiye bile çok fazla. Garsonlar bizim tatma merakımız karşısında ikram üzerine ikram yaptılar. Herşey  kusursuzdu, hava yağmurlu olsa da insanlar çok sıcaktı. Hatta otel odasındaki kapı arızalanınca, otel görevlisi kapıyı vurarak tamir etti, herhalde bu herkese bir şeyler hatırlatıyordur ! Her zaman olduğu gibi beni İspanyol zannettiler, ısrarlı bir şekilde İspanyolca konuşmaya çalıştılar, onları hayal kırıklığına uğratmamak için ben de bu dili öğrenmeye karar verdim . Bir daha gelmeye  birbirimize  sözvererek , asık suratla geldiğimiz Malaga’dan  gülerek ayrıldık. Bu yazıyı okuyan herkese tavsiye ederim, bu şehrin  insanları da şarapları gibi çok tatlı…

Leave A Reply