Şarap, Futbol, Tango ve Superclasico

İstanbul Film Festivali uzun yıllardır hayatımızın ayrılmaz bir parçası. Her sene büyük bir heyecanla bekleriz. Bu yılda Emek Sineması’da film izleyememenin büyük üzüntüsü olsa da sinema binasının halen yerinde duruyor olduğunu görmek, yarınlarda tekrar açılma umudumuz artırıyor. Umarım Emek Sineması’nda tekrar film ve Festival filmleri izleme şansımız olur.
Son yıllarda alkollü içkilere gelen tanıtım yasağı yüzünde, İstanbul Film Festivali de nasibini alıyor. Her zaman galalarda alışık olduğumuz viski, şarap ve bira tanıtımları ve ikramları da artık yasallar listesine giriyordu. Özellikle Emek Sineması’nda keyifle yudumladığımız İrlanda viskisi Jameson’un tadımlarını doğrusu insan özlüyor. Özlemimizi bir parça dindirmek için aynı keyifte olmasa da evde yudumladığımız Jameson’lar ile dindirmeye çalışıyoruz.
Mekânlar ve uygulamalar değiştikçe sanki her şey daha soğuklaşıyor, daha da önemlisi anlamını yitiriyor…Değişim sadece mekanlar olsa iyi bir de değişene bir izleyici profili var ki festivale şenlik!..
Her zaman olduğu gibi film seçimlerini Nurol yapıyor, kitaplığı incelemenin, filmleri seçmeni heyecanı ona ait. Ben de ucundan kıyısında katılıyorum. Uzun incelemeler ve favori yönetmenlerin filmlerinin seçimiyle şekillenen liste, 15 günlük keyifli bir buluşmaya dönüşüyor.

Hele birde şarap konulu filmlere rastlayınca, hiç düşünmeden biletimizi alıyoruz. Süperclasico’da tanıtım yazısını okuyunca bize heyecanlandıran filmlerden oldu. İçinde bol bol şarap, futbol, ve tangonun olduğu bir film.Yönetmenliğini Ole Christian Madsen yaptığı, Danimarka’nın Oscar aday adayı ve ilk elemeyi geçmeyi başarmış keyifli bir komedi filmi. Danimarka’da kav sahibi ve iyi bir şarap sever olan Chirstian’ın  (Anders W. Berthelsen)  batmak üzere olan kavı ve ayrılmak üzere olduğu işi Anna Christians Kone  (Paprika Steen ) ile işleri yoluna koymak için oğlu Oscar ile (Jamie Morton ) Buenos Aires’e gelmesiyle başlayan eğlenceli bir komedi.

Bizde Fenerbahçe Galatasaray derbisinde İstanbul’da hayat nasıl duruyorsa, Arjantin’de de Riverplate ile Boca Juniors arasında oynanan maçlarda hayat Arjantin’de duruyor. Filmi şarap severler için unutulmaz kılan sahnesi ise tam bu maçın oynadığı saatlerde, kahramanımız Chirstians ’ın, maçı özel locada izlerken sıkılıp, stadın yakınında yine herkesin maçı izlediği bir barda şarap yapımcısı olan Mendoza (Miguel Dedovich) ile tanışmasıyla başlar. Arjantin’de futbol sevmeyen iki adam barda şarap içmektedir. Tesadüfen başlayan ve barmen çevirisiyle ilerleyen bu şarap dostluğunda, aksi Mendoza’nın Malbec üzümünden hoşlanmayan bir adamın şarap bilgisini test etmesiyle gelişir. Mendoza sinirli bir şekilde, Chirstians’a gönderdiği bir kadeh şarabın üzümünü bilmesini ister. Chirstians’an şarabı tadıp “Merlot” der. Sonra ikinci bir kadeh şarap, Chirstians yine şarabı tadıp “Cabernet Sauvignon, Merlot kupajı” der. Sonra üçüncü kadehi  tadan Chirstians “ İyi bir Malbec, fakat bana göre fazla güçlü” der. Şarap bilgisini küçümsediği Avrupalının yanıtlarından etkilenen Mendoza, geceyi Chirstians ile keyifli şarap yudumlayarak ve şaraptan çakırkeyif olmuş şekilde şehri turlayarak geçirir. İzlerken son derece keyif aldığım bu sahneyi filmin DVD çıkanca da alıp tekrar tekrar izleyeceğimi hiç kuşkum yok. Eminim ki her şarap sever bu sahneden benzer keyfi alacaktır.

Yazının başlığındaki Arjantin’in olmazsa olmazı tango gelince evin hizmetçisi Fernanda’ nın  (Adriana Mascialino ) muhteşem tango gösteri ise kaçmaz nitelikte. Filmin DVD’sini dört gözle bekliyorum. Filmle izleyeceğim şarabı bile şimdiden belirledim.

Keyifle film izlerken de kadehinizden sevdiğiniz Malbec eksik olmasın.

Yorum