Paralimpik Şarap İmalatçıları

Biliyorsunuz ordunun başında sefere en son çıkan padişah 4. Murat idi. Tahta geçtiği zaman sadece 11 yaşında idi. Annesi Valide Kösem Sultan veya diğer bilinen adıyla Mahpeyker Sultan’nın oğlu olgunluğa erişinceye kadar devleti idare etmek görevini üstlendi. Fakat 4. Murat oldukça dişli bir Sultan çıktı ve tıfıllığını fırsat bilen, Irak’ı işgal etmiş  Safevilerin üzerine Bağdat seferine çıktı ve büyük başarı kazandı. Fakat Halil İnalcık Hoca’mızında belirttiği gibi düzenli bir alkol tüketicisiymiş. Mahlası ile yazmış olduğu bir şiirinde , “Irmaklar bile mey aksa, kadehimi doldurmağa yetmez” diye ifade ediyor. Ne kadar ilginçtir ki bu kadar genç ve de cevval bir sultanımız içki ve tütün tüketimini halkına yasaklamış. Henüz 27 yaşında iken siroz illetinden yaşamını yitirmiş. Resmi tarihimizde aynı zamanda halife olan padişahın içki içmeyeceği; ya da en azından toplumda böyle anılmaması gerektiği gibi bir düşünce sebebiyle ölümünün siroz’dan olamayacağı, zaten siroz hastalığının henüz keşfedilmediği iddia edilmektedir. Sultan 4. Murat’ın gut sebebiyle öldüğü açıklanmıştır. Tabii o zamanlar bu konuları televizyonlarda tartışacak her şeyin uzmanı kişiler pek yok, ama bizler gut hastalığının ağrılı ve sancılı olduğu bilmemize rağmen öldürücü olduğuna dair pek bir kanıt bulamadık. Neyse tarihte henüz keşfedilmemiş bir hastalıktan ölen bir sultanımız mevcut…
Sultan 4. Murat’ın tebdil kıyafet halkın arasına çok sık çıktığını bilmekteyiz, hatta bununla ilgili oldukça fazla anektod vardır. Bunlardan Evliya Çelebi ile aralarında geçen bir tanesi; beni hep gülümsetir. Sultan, Evliya Çelebi’ye “Git bak bakalım benim yasaklarımdan sonra halkın tepkisi nicedir” diye görev vermiş. Çelebi gezmiş gelmiş ve sultanın huzuruna çıkmış. “Eeee Çelebi anlat bakalım nedir durum” demiş Sultan. O da gayet iyidir sultanım halkımız güzellikle uymaktadır yasaklara.  Peki hiç kaçak yok mudur Çelebi demiş, Sultan. O da, görebildiğim kadarı ile yoktur Sultanım demiş. Peki bu halk ne yapar bu boşluğu doldurmak için diye sorar Sultan. Çelebi başını öne eğip, Sultanım bir cigaralıkları vardır, ona da dokunmayın, nasılsa tütün mamülü değildir, deyiverir. Mantar gibi türeyen nargile salonları, hatta Boğaz’da çivi çakmak yasak iken dev gibi Nargile salonları açıp, kapalı salonlarda da içilebilen Nargile barları dumansız hava sahası mı sayılmaktadır?  Neyse ad üstünde tolerans her konuda farklı uygulansa da nargileye farklı, sigaraya farklı, şaraba farklı diğer alkollü içeceklere farklı uygulanacak, kimine az kimine çok tolerans gösterilecek. Fakat ürettiği ürünü tüketicisine tanıtmayı yasaklamak hangi kategorinin altına düşmektedir. Onu bir türlü anlamış değiliz. Hele ki bunu yaşı küçükleri korumak kisvesi altında yapmak. Her türlü yaptırım ve kontrol ile 18 yaş altına içki sigara satışı yasaklanmış durumda ve sıkıca kontrol edilmektedir. Bugün bu topraklardan çok büyük şaraplar elde edersek. Şişesini €80-100 civarında satmaya başlarsak, bunu ağızdan ağza duyurduğumuz mahalle arkadaşlarımızdan başka kim bilecek? Kaldı ki hadi öyle dar bir çevrede bunu yapmak zorunda kaldık; rekabeti hangi ortamda sağlayacağız? Hadi şimdi beni ikna edin ülkemizin şarap imalatçıları Paralimpik oyunlara katılmaya uygun mudur? Değil midir? Hepsi bir kere her türlü sektöre verilen yatırım teşviklerinden mahrum, kaliteli asma fidanı ithalatı bile zorlaştırılmış, yanı ampüte edilmiş durumda. İhracat dahi yaparken bin bir engel ile karşılaşmakta. Birde tanıtım yasağı gelince ürününü entellektüel seviyede de tanıtamamakta. Halk sağlığını eş derecede etkileyen şekerli, gazlı içecekler rahatça tanıtım yaparken alkollü içeceklere gelen bu yasak haksız rekabet değil midir?
Urla’dan komşum ve çok sevgili dostum Can Ortabaş on yılı aşkın gayretlerinin sonuçlarını yavaş yavaş almağa başladı. Üstelik yukarıda bahsetmiş olduğum bütün zorluklara rağmen. Can gecesini gündüzüne kattı, restoran restoran dolaştı ve ürünlerini tattırdı, denettirdi ve daha önemlisi restoran salonlarında satılmasını sağladı. Yanı önce şarabına bir iç pazarı oluşturdu. Bugün “Made in Urla” daha çok kişi tarafından anılmaya başlandı. Sonra yurt dışı yarışmalarda önce mansiyon ödülleri sonra bronz madalyalar; ardından gümüş madalyalar ve ardından hem hem altın madalya hem de BEST OF CATEGORY; TURKISH REGION ödüllerine layık görüldü. Size aşağıda Decanter’ in yarışma sonuçlarını açıkladığı sayfada bu ürün için yazılmış olan kısa notuda paylaşmak isterim.
Urla Nero d’Avola-Urla Karasi 2011
Turkish Red over £15 Trophy
Decanter rating:
Aegean Coast Region, Turkey
(Red – Still Dry)
Very attractive, fresh, juicy Nero d’Avola with smoky cocoa and hints of cloves, rosemary and cinnamon. Dark fruit and liquorice aromas, spicy with cranberries and a touch of leather. Sweet tannins and a long finish. Excellent!
Read more at http://www.decanter.com/dwwa/2013/wine/urla-nero-davola-urla-karasi-2011/533#io2mZhgJkeDm7fDd.99

CNBC-E kanalında büyük bir övünç kaynağı olarak 2012 senesinde tarımsal ürün ihracatından yılda $ 11,4 milyar gelir elde ettiğimizi açıklandı. Dünyanın en büyük şarap imalatçısı Fransa’da sadece şarap imalatından dolayı yaratılan milli gelir $ 65 milyar civarında. Tarımın diğer alanlarında da benzer zaaflar görmekteyiz, ama potansiyeli bu kadar yüksek olan Türk Şarapçılığına biraz omuz verseniz ne olur?

 

12/2/2013
Yorum