Aydın Koca

Türkiye'de Somelye Olmak

aydın koca

Türkiye’de şaraba olan ilginin artmasıyla, bizde fazla bilinmeyen somelye mesleğine ilgide artmaya başladı. Artık ülkemizde önemli restoranlarında somelye bulunuyor. Süha Balın  ülkemizde somelye mesleğini yerine getiren arkadaşlarla somelye olma serüvenlerini konuştu…

Sevgili Aydın Koca, Türkiye’de çok az bilinen bir mesleği seçtin. Nasıl somelye olmaya karar verdin?
Ben mesleğe bar bölümünden başladım gerek merakım gerekse yatkınlığımla bir anda kendimi camianın içinde buldum.Bende herkes gibi her işte her zaman daha iyisini hedefleyen yapıya sahibim ancak barmenliğin beni buralara getireceğini hiç hesap etmemiştim.Şarap tabiki her dönem benim işimin bir parçasıydı ancak şaraba olan merakım 2003 yılında QUEENADA HOTEL’in sahibi Umut Ülkümen sayesinde başladı diyebiliriz.

Somelye olmak için nasıl bir eğitim sürecinden geçiliyor?
Standart bir süreç diye bir şey yok aslında çünkü öğrenmenin ve de gelişimin sonu yok.. Sektörde sürekli bir yenilik, sürekli keşfedilecek birşeyler mutlaka var olmaya da devam edecek. Kişisel gelişim  gerek tadımlar yaparak gerek kitaplar okuyarak ve tabii internetten araştırarak devam eden bir süreç ama heves ve tutku da olmalı kesinlikle.Aslında bir nevi kendine yatırım yapma süreci olarak adlandırılabilir.

Bugüne kadar hangi mekânlarda somelye olarak çalıştın? Karşılaştığınız başlıca zorluklar nelerdir?
Ben Sommelier ünvanı ile hiç çalışmadım çünkü benim çalıştığım yerlerde sadece şarap değil tüm içecek operasyonları ile de ilgileniyordum. Ancak özellikle Kempinski Hotel Barbaros Bay, Swiss Otel Grand Efes ve de şu an görev yaptığım Divan İstanbul Hoteli’nde hem şarap hem de içecek ile ilgili uzun bir süreç geçirdim.Herkesin genelde ‘şöyle bir iş bulamadım, hem yiyorsunuz hem içiyorsunuz hem de geziyorsunuz valla’ dediği türden bir iş olduğu sanılıyor ancak bu noktalara gelebilmek adına bizlerin ne büyük zorluklar çektiğini bilmiyorlar.Kaldıki ben kendimi sommelier olarak adlandırırsam hem eskilerden Süleyman Şen, Göksel Arslan yada yenilerden Serdar Kömbe, Mustafa Zorluoğlu ve burada ismini saymadığım bu işe gönül vermiş bir sürü arkadaşıma ve kardeşime saygısızlık etmiş olurum çünkü onlar bu işe benden daha fazla emek ve de zaman harcıyorlar.

Çalıştığın restoranda şarap listesi oluştururken nelere dikkat ediyorsun? Türkiye’de somelyeler tam olarak istedikleri gibi bir şarap listesi hazırlayabiliyor mu?  Bu konuda ne kadar söz sahibisiniz?
Misafirlerimizin tercihlerine göre demek yanlış olmayacaktır diye düşünüyorum. Ayrıca bir Türkiye Sommelier Masası üyesi olarak Türk şaraplarının ağırlıkta olmasına özen gösteriyorum.Tabi bu arada menüyü oluştururken çalıştığım yerin lokasyonu ve misafir profiline dikkat etmeye çalışırım. Her istediğim şarabı menüye koyamıyorum çünkü satılmayacak ürünlerin çalıştığım yere stok maliyeti yaratmamasını sağlamakta benim işim. Özellikle Divan grubunda bana gösterilen saygıyı söylemeden geçersem ayıp etmiş olurum. Her zaman yapmak istediklerim ile ilgili her kademeden destek gördüm ve görmeye devam ediyorum..

Şarabı seçen, sunan biri olarak, içtiğin ilk şarabı hatırlıyor musun? Bu çerçevede sevdiğin şarapları, bölgeleri sormak isterim?
Valla yalan söylemeyeyim benim yaşıtlarım gibi şarapla tanışmam Güzel Marmara ile oldu ama sonra Çankaya ve Yakut’a terfi ettik.Önceliğim kesinlikle Türk şarapları sonra sırasıyla İtalya’dan Sicilya-Piemonte-Toskana-Veneto, İspanya’dan Rioja, Yeni Zellanda ve Avustralya şarapları benim favorilerim.Üst kategoride Fransız ve Amerikan şaraplarına hayır diyecek delikanlı tanımıyorum

Son olarak iş hayatında başarılar dileyerek, bu  mesleğe seçeceklere neler önerirsin?
Bu işin temeli bu işi SEVMEK, SEVMEK ve de SEVMEK… Sevmediğin bir işe zaman ve emek harcamazsınız çünkü…Ve tabiki asla ‘ben çok biliyorum, ben öğrendim, öğreneceğim bir şey yok’ gibi kibirli ve de egolu asla ama asla olmamalılar.Her zaman yapıcı, öğretici olmakta fayda var.. Herkesin herkesten öğrenebileceği birşeyler vardır diye düşünenlerdenim.Kendimi ifade etme fırsatı tanıdığınız için çok teşekkür ederim.

Yorum