Eberbach Manastırı, Ren Nehri ve Riesling

Benim en sevdiğim şaraplık üzüm riesling, bunun için önce Mosel’e şimdi de Ren’e gittik. Frankfurt’a gitmeden önce asıl gitmek istediğim yerin burası olduğunu anlayarak ulaşımını keşfetmeye çalıştığım yer Kloster Eberbach idi. Frankfurt’tan trene binerek, Eltville’e geçtik, oradan da otobüs ile eski bir Cistercium Manastırı olan Kloster Eberbach’a, 12. ve 14. yy. arasında yapılan bu yapılarda bir zamanlar yüzlerce keşiş yaşıyormuş. Burası 900 yıldır geleneksel yöntemlerle riesling üzümünden şarap yapıyor. Günümüzde Hessen şarap kooperatifi tarafından, Ren bölgesi şarapları üretiliyor. Gülün Adı filminin bazı sahnelerinin burada çekilmiş olması, birçok kişi için burayı daha çekici yapıyor. Önce bu kompleksi gezerek, tarihi hakkında biraz bilgi almaya çalıştık, ancak ikimizde en çok fıçıların olduğu mahzenden etkilendik ve fotoğraf çektik.

Sonrasında tadım ve satış yapılan bölüme geçerek, geniş bir seçkide şarap tattık. İstanbul’dan geldiğimizi ve şaraba ilgimizi öğrenen görevli bize çok yardımcı olarak, tadımı yapılmayan nadide tatlı şarapları bile tattırdı. Hatta bir Türk ile evli olup zeytinyağı üreten ve lokantası olan birinden bahsederek onu tanıyıp tanımadığımızı bile sordular.

Artık acıkmıştık, sırada burada yer alan otelin altındaki lokanta vardı. İçeri girerken Ahmet manastır biralarını fark edince yemekte dunkel ve hell olmak üzere iki farklı bira ile devam ettik. Ahmet Wiener Schnitzel, ben de enfes bir mantarlı kremalı, ıspanak ve peynir topları ile sunulan yerel bir yemek yedim. Yemek çok güzel olmasına rağmen bitirmem mümkün olmadı.Çünkü, kocaman bir tabaktaydı. Ama tatlı varyasyonu tabağını sipariş etmeden de duramadım, o kadar güzel görünüyordu ki…

Yemekten sonra yine otobüs ile Eltville’e döndük, sokaklarda dolaşırken bir Noel pazarına rastladık, sonrasında ise Eltvinum’a, Vinotek, otel, restaurant bizi içeriye çağırıyordu. Henüz akşamüzeri olduğu için restaurant kapalıydı, zaten biz aşırı toktuk hala, ancak birer kadeh Vaux sekt içerek, hem dinlendik hem de bu kasabanın yerel şarabını tatma şansımız oldu. Biz Eltville’i çok sevdik, bir daha bu bölgeye gelirsek burada kalmaya karar verdik.

Haritaya bakarken, yazın birkaç arkadaşımızla Mosel turunda Asbach’a ziyaretimizde gittiğimiz Rudesheim ‘a çok yakın olduğumuzu fark ederek, tam ters yöndeki trene binerek oraya gittik. Ağustos’ta cıvıl cıvıl olan sokaklar çok tenhaydı, çoğu yer kapalıydı. Açık olan bir yere girerek, günün ilk kırmızı şarabın Peter Ohlig Assmannhauser Höllenberg Spatburgender 2008  söyledik. Yemeklerimizi de yedikten sonra, gecenin geç saatlerinde Frankfurt’a otelimize döndük.

Bu bölgede geçirdiğim dört gün boyunca, yoğun ve yorucu olmasına rağmen o gün benim için en güzel gündü. Bir kez daha, Berlin dışında Almanya’da büyük şehirlere değil de kasaba ve köylere gitmek gerektiğini düşünmeden duramadım…

2/4/2014
Yorum