Bordo’nun Akşamları

Fete Le Vin ‘de beş gün boyunca, gündüzleri şatoları gezerek, bol bol şarap tadarak geçirdik. Akşamları ise yorgunluğumuzu ve açlığımızı giderecek lokanta arayışında geçirdik. Genel olarak memnun kalsak da birinde servisin, diğerinde yemeklerin kalitesinden çok da hoşlanmadık. Ancak iki yemeğimiz özellikle çok güzel geçti. Bunlardan biri tesadüfen bulduğumuz Le Bouchon  Bordelaise, gündüz önünden geçerken akşam için rezervasyon yaptırıp, akşam ise önce Lillet ile başlayıp, sonrasında masanın genel tercihi olan deniz ürünleri yiyerek, Entre-Deux-Mers’ün keyifli bir vigneron beyazı Chateau Bois Malot 2013  sipariş ettik. Ahmet ise grubun tersine foeis gras ile başlayıp, kuzu confit ile devam edince beyazların ardından bir de Saint-Emillion Grand Cru Chateau Haut-Segottes 2006  ile devam ettik. Kuşkonmaz ızgara ile servis edilen balığım çok lezzetli idi. Yemek sonrası ben peynir tabağı, Ahmet ise tatlı sipariş etti.

Bu sırada Bizim Masa içeriye girerken sessiz sakin yemeğini bekleyen bir adam vardı, birden sokak müzisyeninden gitarını alarak, şarkı söylemeye başladı. Ayşe durur mu oda hemen dışarıya çıkarak eşlik etmeye başladı, biz de onu takip ederek Bizim Masa olarak şarkılara, eşlik ederek dinledik. Teşekkür ederek bıraktığı gitarı alan müzisyen ise birden Akdeniz Akşamlar’ını söylemeye başlamaz mı, hepimiz şaşırıp kaldık. Bordo’da bile Türkçe şarkı söyleyebilen birine rastlamak, gecenin belki de gezinin en komik anıydı herhalde.

Bir de bu gezinin yaratıcısı Cem’in önerisi ile nihayet son gece gidebildiğimiz Le Cafe du Levant var, güzel ve şık bir brasserie örneği olan bu yer, daha kapıdan içeri girerken, bizi saran bir sıcaklığa sahipti, bu da hepimizin çok hoşuna gitti. Yemekler çeşitlilik gösterse de çoğumuz midye ve patates kızartmasını tercih etsek de ıstakoz yiyenler de oldu. Yine Lillet ve kir royal ile başlayan yemeğimize, Graves bölgesinden  Chateau Pouyanne 2013 eşlik ederken, sevgili Ayşe’nin kırmızı tercih ettiğini bildiğimiz için, Moulis bölgesinden L’Oratoire Chasse-Spleen 2011  ile devam etti. Sonunda milföy ile (ben hariç yine tercihimi bir dilim camambert  den yana kullandım) sonlandı. Neredeyse mekanın tüm çalışanları ile geceye nokta koyduk.

Bunların dışında sevdiğimiz bazı mekanlar ise, Elvis burada bence Entre deux Mers bölgesinin en iyi şaraplarından bir olan Chateu Marjosse 2012 içtik. Le Petit Commerce  güzel ve doyurucu kocaman bir deniz mahsulleri tabağını paylaştık. Le Cafe Français ‘de yine çok büyük bir deniz mahsüllü salata yedim, güzel bir Sauternes olan Chateau Villefranche 2011 ile masadan son derece keyifli kalktık.

Tabii bir de birkaç gece üst üste giderek, yer bulup oturmayı başaramadığımız La Comtesse var, o kadar popüler bir yerdi ki bir gece 20 dakika beklememize rağmen hiçbir şey içemeyerek, başka bir yerde geceye devam ettik. Ancak bir türlü oturmayı başaramamak bize bitmek tükenmek bilmeyen bir eğlence konusu oldu. Bu geziyi birlikte yapma teklifini yapan Soruşbay çiftine ve geziyi birliktelikleriyle güzelleştiren Bizim Masa’ya teşekkür ederiz. Bir sonra ki gezide görüşmek üzere…

8/5/2014
Yorum