
Türkiye’de Alkollü İçki Yasakları Kalkar mı?

Kafa Dergisi’nin Ocak 2021 sayısında İsmail Saymaz’ın “Dilaver Suyu” başlıklı yazısında, 28 Nisan 1920’de görüşmelerine başlanan ve 14 Eylül 1920’de de yasallaşan, Men’i Müskirat Kanun ile Türkiye’de içki üretimi ve tüketiminin yasaklanma günlerini yazmış. Henüz ayakları üzerinde durmaya çalışan genç Meclis’imizin muhafazakâr milletvekilleri, alkollü içki üretimini yasaklıyordu. Trabzon mebusu Ali Şükrü Bey’in sunduğu kanun teklifi, altı gün, yedi celse süren ateşli tartışmalardan sonra yapılan oylamada, 71 oy lehte, 71 oy aleyhte çıkınca, celseyi yöneten Vehbi Bey’in oyu iki oy sayılarak Cumhuriyet tarihimizin ilk alkollü içki yasakları resmen başlamış oluyordu. Elbette bu kanun uygulaması öyle kolay olmamış, haksız yere birçok insanın canı yanmış, beklenen aksine alkollü içecekleri olan ilgiyi daha da çok artırmış. Men’i Müskirat Kanunu değiştirilerek içki yasağının kaldırıldığı 9 Nisan 1924 tarihine kadar, bu kanun yüzünden ceza alan yirmi sekiz kişi Türkiye Büyük Millet Meclis’i tarafından affedilmiş.
Baba bana bağırma
Doç. Dr. Onur Karahanoğulları, Birinci Meclisin İçkisi yasağı (Men-i Müskirat Kanunu) kitabında, kanuna kabul ve ret uyu veren vekillerinin profilini incelememiş: “Kabul oyu veren 71 mebus ve yine lehte oy kullanan celse reisine bakıldığında, bu yetmiş iki kişiden 24’nün medrese eğitimi görmüş olanları belirten efendi unvanını taşıdıkları görülmektedir. Ayrıca, kabul oyu verenler arasında bir paşa, bir de ağa bulunmaktadır. Kalan 45 kişi ise bey unvanını taşımaktadır. İçki yasağı teklifi aleyhinde oy kullananlardan sadece 3’ü efendi unvanlıdır. İçki yasağı lehinde oy kullanan mebusların temsil ettikleri bölgelere baktığımızda, 40 dolayındaki oyun, iç ve doğu Anadolu bölgelerinden geldiğini görmekteyiz. Aleyhte oy kullananların da benzer bir coğrafi dağılımı olduğu görülmekle birlikte bunların sayısı daha azdır (33 mebus).” Üzerinden 100 yıl geçse de ülkemizde siyasi tercihlerin bugün bile aynı coğrafi dağılımda olduğunu görüyoruz. Son seçimlerde siyasi partilerin oylarını işleyen haritaya bakınca, neredeyse siyasi tercihlerin aynı olduğu görülüyor. Yüzyıldır bu muhafazakâr zihniyet, bilmedikleri ve asla da anlamayacakları yaşam biçimlerimize karışmaya ne yazık ki devam ediyor. Kafa Dergisi’nde son şiirlerini okuduğumuz, şair Akgün Akova ’nın “Baba Bana Bağırma” şiirinde söylediği gibi bizi bu duruma oy verdiğimiz partiler getirdi…

“baba bana bağırma
farkında değilsin
arkasını ezilenlerin yaladığı
bir posta puludur dünya
bir karadelik yutana kadar uzayda bizi
asansör boşluğuna itilen bir kedisin sen
söylemenin tam sırası
ülkeyi bu duruma senin oy verdiğin
partiler getirdi baba
ama ben buradayım, burada hiçbir şeyi unutmadan
bir yaşamlık kaygı duruşundayım
yakın tarihimiz için”
Bugün Türkiye’de ilan edilmiş bir içki yasağı yok mu?
Sanırım Türkiye Cumhuriyeti’ne en büyük zararı, bir türlü demokrasiyi içlerine sindirmeyen ve kendileri dışında hiçbir yaşam tarzına saygı duymayan bu tip muhafazakâr insanlar verdi. Vermeye de devam ediyor, bunların her konuda fikirleri var. Her şeyi çok iyi biliyorlar. Kafa Dergisi’indeki yazsının sonunda İsmail Saymaz : “Bugün, Türkiye’de ilan edilmiş bir içki yasağı yok. Ancak rakıdan alınan olağanüstü vergi ve pandemi gerekçesiyle içkili mekânlara ve TEKEL büfelerine uygulanan yasaklar geçmişi aratmıyor.” Oysa günümüzde aynı muhafazakâr kesimin temsilcileri 11 Haziran 2013 tarihli, 6487 Sayılı Kanun ile ülkeyi tam bir yasak cennetine çevirdiler. İşin en trajik komik tarafı ise milyonlarca insanımızın sessiz sedasız uygulanan alkollü içki yasaklarından, ne yazık ki haberi yok.
Şarap, rakı, bira üreticilerinin neredeyse kartvizit bastırması bile yasak. Her türlü tanıtım ve reklamın yasaklandığı günlerdeyiz. Televizyonda, radyo da insanlar şarap, rakı dememek için ne yapacaklarını şaşırıyorlar. Yemek programlarında şarap kadehleri kaldırılıyor, kadehler buzlanıyor… Yemek şarap eşleşmesi, rakı ile balığın yana yana gelmesi bile yasak… Sektörde herkesin bildiği ve fazla zorlandığı yasakları buraya tekrar yazmak istemiyorum. Sonuçta Kafa Dergisi’nde yazdığı gibi tıpkı Men’i Müskirat Kanun yasakları gibi bu yasaklarda uygulanamıyor. Benzer bir kargaşa bugün de var. Üzüm ismiyle şarap ismini ayıramayacak bilgi düzeyindeki insanlar, gastronomi sektörünü düzenlemeye kalkışınca, içinden çıkılması zor bir kaos ortamı doğuyor. Ne yazık ki Anadolu coğrafyasının kaderi bu, asırlardır yasaklar içinde var olmaya çalışmak. Bu toprakların üzümü, arpası, çavdarı, elması, inciri dünyanın en güzel alkolü içkilerine kaynak olup, binlerce insana iş sağlayacakken, bir günah uğruna ülkemizin milyarlarca liralık kaynakları yok olup gidiyor.
Her türlü yasağa rağmen şarabımıza, biramıza, rakımıza sahip çıkıyoruz. Ne yazık ki orantısız vergiler yüzünde birçok insanımız kendi yapmaya çalıştığı içkiler yüzünden canından oluyor. Neden? Tam bir çaresizliğin ortasındayız. Sorunu çözmesi gereken milletin temsilcileri sadece seyrediyor. Oysa milyonlarca kişinin geçim kaynağı olan sektörünün önünün açılması için Men’i Müskirat Kanun’da olduğu gibi bu yasaklarında kalması ya da sektör temsilcileriyle birlikte düzenlenmesi olacaktır. Sektörün temsilcilerinin ülkemiz ekonomisinin önünü açacak, yüzbinlerce kişiye istihdam yaratacak çözüm önerileri yetkilerin önünde bekliyor.
Yetmez ama evet diyen kadehinizde sevdiğiniz şarap eksik olmasın…
[…] yazık ki, ben hiçbir çalışma duymadım. Aslında bu yasak, üreticilerimizin şaraba yeni yeni ilgi duyan kişilere ulaşmasını da engelledi, butik […]