Amarone’nin İzinde Verona

Nurol Pınar Corte Sant’Alda Amarone'yi yazdı

Amarone'nin İzinde Verona

Amarone’nin İzinde Verona;  Verona’ya giderken daha önceki gezilerimizden farklı sebeplerimiz de vardı. Orada hem bir şarap üreticisini ziyaret edecek, hem de kendisini İstanbul’a tadıma davet edecektik. Verona’yı daha önce görmemiştik, ancak birlikte seyahati planladığımız dostlarımız, daha önce fuar ve ya ticaret sebebiyle çeşitli defalar bu bölgeyi ziyaret etmişlerdi, bu yüzden rahat bir gezi oldu… İstanbul Milano arası uçuş ve bir saatlik bir tren yolculuğundan sonra saat üç civarı Verona’daydık. Otelimiz,  Ortaçağ’dan kalma bir binada hizmet veren Residence Antico San Zeno idi. Güzel bir otel,  ancak odalarla ilgili bir yanlış anlaşılma yüzünden ilk gecemiz biraz sıkıntılı geçse de ertesi gün hata telafi edildi. Geniş odaları, antika görünümlü mobilyaları ve merkeze yakınlığı ile sevimli bir mekândı.

Otele gelir gelmez kendimizi ilk kez gelmenin heyecanı ile sokaklara attık. Akşam, tanışacağımız ve birlikte yemek yiyeceğimiz Marinella Camerani’yi beklerken, Gulietta ‘nın evine ve Arena’ya doğru kısa bir gezi sıkıştırdık, arada birer şarap ve pizza keyfi de yapmadan duramadık. Saatler sekizi gösterdiğinde, Marinella bizi otelimizden alarak yemek yiyeceğimiz mekâna götürdü, yanında da kavından bizim için seçtiği, Corte Sant’Alda Amarone 1998 vardı. Daha önce bu şarabı, Türkiye’ye ithal eden Süha Balın ve eşi vasıtası ile birkaç rekoltesini tatma şansı bulmuştuk ve çok seviyorduk zaten. Yemek yiyeceğimiz yere geldiğimizde, çok hoş ve samimi bir ortam ile karşılaştık. Masamıza oturduğumuzda,  dev bir tabakta füme etler, salam çeşitleri, farklı olgunluktaki peynirler, çeşitli sebzeler ve garnitürlerle birlikte servis edildi. Champagne ile başladığımız bu güzel yemekte, daha sonra Corte Sant’Alda  Valpolicella Ripasso Superiore 2009 ile devam ettik. Daha sonra makarnalarımız geldi, Ahmet mantarlı taglietalli ben de radicchio rosso tortolini yedik. Herkes et siparişini verirken, ben o muhteşem soğuk et, peynir ve makarnadan sonra bu teklifi üzülerek geri çevirdim. Şarabım ile devam ederek, Ahmet’in lezzetli etinin sadece tadına baktım,  Keyifle yudumladığımız Sant’Alda Mithas Valpolicella Ripasso Superiore 2008’den sonra  sıra Corte Sant’Alda Amarone 1998 ’ya gelmişti. Artık tanenlerin olgunlaştığı ve vahşiliğini dizginlemiş bir Amarone ile karşı karşıyaydık. Yemeğin sonunda yine dev boyutlarda bir tatlı tabağı ve buna eşlik edecek Kuzey İtalya’dan gelen gewürztraminer üzümlerinden yapılmış tatlı şarap Tramin Vendemmia Tardiva 2006 geldi… Benim çok sevdiğim bir üzüm olan gewürztraminer, bu şarapta da güzel bir sonuç vermişti. Artık yemeğin sonunda kahveler ve grappalar yudumlanırken ben tatlı şarabım ile devam ettim. Ertesi gün bağlarına ve şarap atölyesine ziyaret edeceğimiz Marinella’ya teşekkür ederek otelimize doğru yol aldık.

Kahvaltıdan sonra bizi alarak, Corte Sant’alda’ya doğru yola çıkan Marinella, bize yol boyunca geçtiğimiz yerler hakkında bilgi verdi. Mezzane di Sotto’ya vardığımızda, çok güzel bir doğa karşılaştık ve tabii zeytin ağaçları ve asmalar… Önce şarap yapımı, bağlar, üzüm çeşitleri, kav gezisi ve bilgisi aldıktan sonra, şarap tadımına geçtik. Yeni çıkarttıkları Adalia serisi ile başladığımız tadım, Ahmet’in çok merak ettiği Mithas Valpolicella Superiore 2009 ve Mithas Amarone 2006 ile devam etti, sonra yeni şiselenmiş olan Corte Sant’Alda Amarone 2009’a geçtik. Bizim favorimiz beklediğimiz üzere Corte Sant’Alda  Mithas Amarone oldu. Marinella bütün nazikliği ile kavından son kalan 2 şişeden biri  olan  Corte Sant’Alda  Mithas Amarone 1997 hediye etti. Sonrasında kızları Federica , Bianca ve eşi Cesar ‘ın katıldığı öğle yemeği için yola çıktık. Yemeğimiz kalabalık ve kocaman bir masada, tıpkı Ferzan Özpetek filmlerindeki gibiydi. Ne yazık ki ellerinde kalmadığı için sabah tadamadığımız, Corte Sant’Alda  Soave Vigne Dı Mezzane 2011 ’İ burada bulduğumuz şanslıydık ve tabii denemekte tereddüt etmedik. Marinela’nın tavsiyesi üzerine güzel pişirildiğini öğrendiğimiz lazanya; ördek ve domates soslu muhteşem bir başlangıç yaptık. Daha sonra ben Verona’ya özgü bir balık ve Ahmet ise ızgara karides yedi. Çok lezzetli olan yemeklerimizden sonra herkes tatlı siparişi verirken, ben mideyi rahatlatıcı özelliğinden dolayı, Fernet Branca içtim, Marinella’da bana katıldı. Bu güzel gezi ve yemekler için Marinella ve ailesine teşekkür ederek, bizi bıraktıkları otelimizde ayrıldık. Umarım, biz de onu, bizi mutlu ettiği kadar iyi ağırlayıp, mutlu edebiliriz. Ertesi gün Verona’ya bir daha gelmek dileğiyle, içimiz buruk bu şehirden ayrıldık…

Yorum