Güneşli bir Ekim gününde İzmir’den başlayan yolculuğumuz Foça Taşköy’e geldikten bir saat sonra şiddetli bir yağmur ile Şakran’a doğru devam etti. Neyse ki bizi karşılarken Hakan Barçın Bey’in; “Birazdan yağmur iner isterseniz içeri oturun…” Sözünü dinleyerek tüm bahçeyi görebilidiğimiz girişteki cam kenarına oturmuşuz. Çok geçmeden yağmur tüm şiddetiyle yağarmaya başladı. Biz hepsinden birer kadeh sipariş ettiğimiz, Taşköy Şarapları’nı, bizi buraya getiren Taşköy Misket 2012 ile tatmaya başlıyorduk. Kadehlerimizde butik üreticimizin beyazdan kırmızıya uzanan şaraplarıyla camdan dışarıyı izliyoruz.
Yağmur tüm şiddetiyle devam ederen, dışarası muhteşem görünüyor. Tabiiatın mucizesi zeytin ve üzüm bir arada olduğu, bir kadeh şarabı yudumlayabildiğimiz gizli bir bahçede gibiyiz. Geçen yıl İtalya seyahatimiz, uğradığımız şarapevleri gibi bir yandan şarap tesisleri ve bağları ve bir yanda geniş masalarda keyifli ve bol kahkahalı kalabalık İtalyan aileleri, doğanın içinde sevdikleriyle hayatın tadını çıkarıyorlar… .jpg)
İtalya’dan hiçbir eksiğimiz olmamasına rağmen, ne yazık ki böyle yerler sanki Ege ile sınırlı. Güzel bir ortam yaratmışlar burada, bir köy burası yağhanesi, şaraphanesi, lokantası, bahçesi çocukların koşup oynadığı, gerçi bizim gittiğimiz gün daha çok yağmurdan kaçarak içeri sığınmaya çalışıyordu çocuklar, ama her şey oyun değil midir zaten onlar için? Bu manzara ikimizin de çok hoşuna gitti, çoluk çocuk aile büyükleri herkes bir arada, kimi yemek, kimi şarap, kimi sohbet, kimi oyun peşinde, modern Türkiye’nin güzel yüzü…
Şaraplarımızı içerken, artık yiyecek bir şeyler söylemenin zamanı gelmişti, kuvvetli anne kahvaltısından sonra, peynir ve füme et tabağı söyledik yanında da, Taşköy Merlot 2012, bir tabak zeytinyağı da ekmekle birlikte zaten masada yerini almıştı. Sonra dayanamayarak menüde bulunan ördek konfiyi sorduk, ne yazık ki daha serin havalarda hazırlıyorlarmış, bunun için biz de bıldırcın ızgarayı sipariş ettik. Şarap, sohbet ve yağmura rağmen gelmeye devam eden insanlar… Hakan Barçın ve Hasan Burhan Bey’in heyacan ve sevgiyle bahsettikleri şarap ve zeytinyağlarını anlatışı, yerel üzümlere verdikleri önem, delice zeytinlerden ürettikleri oldukça ünlü olmuş zeytinyağları bizim günümüzü güzelleştirdi…
Artık akşam olmuştu, şaraplarının da zeytinyağları kadar konuşulur olması dileğiyle, en kısa zamanda muhtemelen bahar da tekrar gitmek dileğiyle ayrıldık Taşköy’den…
