Artık ipler ellerinde olan yeni jenerasyonların bağcılık ve şarap yapma metotlarında farklılık yaratan yaklaşımları, Kraliçe Riesling’in tekrar hak ettiği tahtına oturmasında en önemli faktör olmuştur. Almanya’nın zaten yüzyıllardır var olan şarap kültürü, bilgi ve tecrübesine, bu yeni jenerasyonların araştırma ve deneyimlere dayanan çağdaş yaklaşımları çok farklı bir boyut kazandırmış, farklılık yaratmıştır. Artık şişeleme yaparken bile ayın konumunu dikkate alan bir üretici bilinci mevcuttur.
Riesling, anavatanı olan Almanya’da 1400 yıldır yetiştirilmektedir. Nedir bu Riesling’i Kraliçe yapan özellikler? Riesling, soylu, derin ve komplekstir. Sek’ten, asil bir tatlılığa kadar uzanan geniş bir yelpaze içinde hangi kıyafeti giyse çok yakışır. Her davete katılabilir. Hiçbir zaman sıkıcı değildir. En önemli özelliği de; şeker ve ona canlılık veren, hatta uçuran asidite dengesidir. Birincisi fazla ols
a düz ve sıkıcı olur; ikincisi fazla olsa ısırır. Riesling, gece ve gündüz ısı farklarının yüksek olduğu, genelde nehirler sayesinde yumuşamış, bütün yıla yayılan ve senede 500 mm yağış alan bir kara ikliminde kendisini mutlu hisseder ve en güzel haliyle gösterir. Bu iklim şartlarında, ancak ekim, kasım gibi çok geç olgunlaşarak ve bu sayede çeşitli aromaları bünyesinde toplayarak, güzelliğine güzellik katar. Bu uzun olgunlaşma döneminde aynı zamanda ideal şeker miktarına ulaşırken, yüksek asiditesini de korur. En sevdiği bölgeler güneye bakan, eğimi bazen 80 derecelere kadar yaklaşan, nehirlerin kenarlarındaki dik yamaçlar, killi ve killi taşlı topraklardır. Kayrak taşına benzer killi taşlar, bir taraftan güneş ışınlarını hem depolayıp hem de yansıtarak güneşin etkisini artırırken, diğer taraftan da Riesling’in en önemli özelliklerinden biri olan mineralitesini kazandırmaktadır.
Toplam 102.000 hektar bağ alanına sahip olan Almanya’nın yaklaşık beşte birinde Riesling yetiştirilmektedir. Riesling üzümü küçük ve kalın kabukludur. Hafif yeşile kaçan açık sarı rengi, olgunlaşma aşamasında sarı-kahverengi tonlarına bürünür ve bir Kraliçe’ye yakışır şekilde siyah noktalarla süslenir. Riesling şarabının rengi ise, açık sarıdan altın sarısına uzanan bir yelpaze içindedir. Genç olanlarında hafif yeşil yansımalar gözlenir. İçimi genelde ağır olmayan, rahat, hafif ve orta gövdelidir. Genç Riesling’ler greyfurt, limon, kayısı ve şeftali aromalarına sahiptir. Natürel olarak elde edilen yüksek asiditesi tazelik ve canlılık verirken, yeşil elmayı andıran bir buke oluşturur. Riesling şarapları aylar süren uzun ve soğuk fermentasyon sayesinde şeftali tatlarının öne çıktığı ikincil aromalara sahip olurlar. Geç hasat ile elde edilen olgunlaşmış üzümlerde ise olgun kayısıdan bala kadar uzanan asil şekerli aromalar hakimdir.
Genelde %8 gibi düşük alkollü Riesling’ler, çok geniş bir doğal üzüm şekeri yelpazesine sahiptir. Şarap stilleri; her yiğidin yoğurt yeme tarzına göre, hasat zamanı ve fermentasyon süresi ve şartlarıyla değişebilir. Günümüzde alkol, asidite ve şeker dengelerinin yukarılarda kurulduğu; “Kraliçe ne giyse yakışıyor” dedirten, farklı Riesling’ler de tatmak mümkündür. Riesling yüksek asiditesinden dolayı uzun süreler saklamaya çok elverişlidir. Olgunlaşan Riesling şaraplarında petrol aromaları kendini gösterir. Yüksek asidite aynı zamanda tatlı şarap yapmak için de en önemli özelliktir. Riesling, bu özellikleri sayesinde köpüklü şaraplar üretiminde de başarıyla kullanılmaktadır.
Kraliçemizin bu kadar geniş yelpazedeki tat varyasyonları, kendisini aynı zamanda; peynirlerden, balık ve deniz mahsullerine, açık renkli soslu etlerden, kanatlılardan, hafif acılı uzak doğu mutfağına ve tatlılara kadar uzanan bu kadar geniş yelpazedeki bütün yemeklerle muhteşem bir birliktelik sağlamada eşsiz kılar. Yeter ki doğru derecede servis edilsin. Koltuğuna geri dönen Kraliçe Riesling, hiçbir zaman sıkıcı olmayacak, o anki ruh halinizden, kiminle birlikte olduğunuzdan veya ne yediğinizden bağımsız olarak size her zaman pozitif enerji ve muhteşem birliktelik sağlayacak büyüleyici bir lezzettir.
Dilerim bu muhteşem tatlar kadehinizden eksik olmaz.
