Ortaçağ’a Yolculuk Figeac

Figeac'taki en unutulmaz yemeğimizi

Ortaçağ kasabası olan Figeac’da daracık sokakları ve taş yapılarıyla insan gerçekten kendini geçmişte hissediyor. Bu tarihi yerde, otelimizden aldığımız broşürde, şehrin 1 ile 30 arasında numaralandırılmış, anahtarlar ile tüm önemli yapı ve yerleri görmek mümkün. Çok merak ederek geldiğimiz bu yer ne yazık ki Türkiye’de pek bilinmese de oldukça turistik… Antik Mısır hiyorogliflerini çözen ilk kişi olan Jean François Champollion bu kasaba da doğmuş. En hareketli meydan ve tabii müze onun adını taşıyor. Champollion meydanının dört bir yanı kafe ve lokantalarla dolu. Biz de Figeac’taki ilk yemeğimizde onlardan birine, küçücük bir mekan olan Le Septh’e gittik. En fazla on masanın olduğu bu sevimli yeri sevimli bir çift işletiyor, biri yemekleri diğeri ise servisi yapıyor. Üç tane küçük çocukları da o akşam oradaydılar. Ahmet kaz ciğeri ile başladığı yemeğe ördek göğsü ile devam etti. Ben sadece ördek yürekli salata aldım. Tatlıya hayır diyemedim, çikolatalı sufleyi paylaştık. Son yıllarda hem az bilen apelasyon şarapları hem de vigneron üreticilerin şaraplarını tatma deneyimimizi burada da sürdürdük.  Marcillac apelasyonundan Les Vignorens De Vallon  Marcillac Cuvee Tradion 2009 içtik.

Figeac’taki en unutulmaz yemeğimizi, Chateau du Viguier du Roy’un içinde yer alan La Dinee du Viguier’de yedik. 14. Yy. dan kalma kulesi olan bu malikane (şimdi otel olarak kullanılıyor) bir yargıç konutuymuş, Muhafızların yemekhanesi restorana dönüştürülmüş. Michelin kataloğunda da yer alan La Dinee du Viguier’nin şefi Daniel Authie, bölgenin yani Quercy’nin özel malzemeleri ile yemek yapıyor. Grand Cru Şampanya olan Champagne Soutiran Brut Grand Cru  Signature  ile başlayan yemeğimizde ben balık çeşitlemesi, chorizo, somon füme ve midye çorbası tabağı, Ahmet ise yumuşacık kuzu, sebze krokan, mantar capucinno tabağı aldık. Sıra kırmızı şarabımıza gelince Cahors apelasyonunda yine bir vigneron üreticinin şarabı olan Chateau Les Rigalets’in  La Quintessence 2005  karafta bir süre dinlendikten sonra servis edildi. Ana yemeklerimiz ise, ızgara balık ile yeşil limon mus ve balkabağı püresi ve ızgara et ve sebze ve mevsim garnitürleri idi. Ben sırada daha peynir ve tatlı var ne yapacağım diye derin düşüncelere dalmışken, Rocamadour peyniri çıtır halde salata ile servis edilince çok çok beğenerek yemeğe devam ettim. Ardından da Grand Marnier parfait, siyah çikolata sosu ile gelmez mi! Sonrasında Ahmet’le aramızda Pompei ve yemek ile ilgili bir konuşma oldu, neyse ki sonu öyle bitmedi.

Ertesi gün Gaillac’a doğru yola çıktık. Eğer, siz de bizim gibi geçmişe doğru yola çıkmak isterseniz, Toulouse uçmak ve tren ile Figeac’a gitmek çok kolay ve güzel bunu rahatlıkla söyleyebilirim…

 

 

12/27/2014

Yorum