Gence Alton

Ömür Vasat Şarap İçmek İçin Çok Kısa

Gence Alton

Şarap Günlüğü, Hürriyet Gazetesi ve Kayra Wine Center’da  şarap yazılarını keyifle takip ettiğimiz ve Türkiye’nin İlk Master Of Wine olma yolunda emin adımlarla ilerleyen Gence Alton ile şarap yolculuğunu konuştuk.

Ahmet Gök : Şarapla tanışmanızla başlamak isterim. İçtiğiniz ilk şarabı hatırlıyor musunuz? Keyif notları için yaptığımız bu söyleşide, hangi şarabın sohbete eşlik etmesini isterdiniz?
Gence Alton: Açıkçası ilk içtiğim şarabi hatırlamak pek istemiyorum. Boğazda geçen ilk gençlik yıllarımdaydı ve mantarı bile olmadığına eminim. Bolca tortu ve başağrısı dışındaki detaylar silik! Sorunuzun ikinci kısmını okur okumaz mahzene inip akşama mangalı bekleyen dana pirzolaları yanında devam edilebilecek cinsten bir 1990 Gérard Raphet Gevrey-Chambertin Lavaux St. Jacques‘tan ilk kadehi sağlığınıza kaldırdım bile.


Gence Alton ile her kadehten başlayan şarap yolculuğunuz biz şarap severlerin gündemine Şarap Günlüğü, Hürriyet Gazetesi ve Kayra Wine Center’da yazarlığınızla geldi. Ve Keyifle Gence Alton yazılarını izlemeye başladık. Amerika’da şarap üzerine çalıştığınızı ve başarılı işler yaptığınızı biliyoruz. Bize biraz uzak olan yeni dünya şarapları, Amerikan şarap dünyasında hakkında neler söylersiniz?
Amerika’da şarap ülkenin devasalığına yakışır biçimde büyük. Şişesi iki dolarlık içilebilir kalitedeki meşhur süpermarket şaraplarından trilyon dolarlık antika müzayede pazarına uzanan adeta sonsuz bir çeşitlilik sözkonusu. Başta Kaliforniya olmak üzere üzüm yetişebilen her eyalette şarap yapılıyor. Kalite ve tüketici sayısı her sene yükselişte hatta ABD dünyada en çok şarap içilen ülkesi unvanı için Fransa’yı zorlamakta. İthal şarap pazarı çok geniş, fiyatlar da çok makul olduğundan yerli üreticiler rekabet adına çıtayı sürekli yuseltmek  durumunda. Devlet desteği kuvvetli, şarap kanunları tüketiciyi koruyacak kadar etkin ancak üretimde yaratıcılığı kısıtlamayacak kadar da esnek.

Türkiye’nin ilk Master of Wine olma yolunda emin adımlarla ilerliyorsunuz. Sizi Master of Wine olarak görmek bize de çok mutlu edecek. Keyifle bu haberi okurlarımızla paylaşmayı bekliyoruz. Bu zorlu süreçten bahsedebilir misiniz? Master of Wine olabilmek için sizi nasıl bir yol bekliyor?
Masters of Wine programına bir hedeften çok bir seyahat bakış açısıyla yaklaşıyorum. Nice yetenekli ve çalışkan dostum her geçtiğimiz sene sınavları geçememenin ağır yükü altında ezilip durmakta. İmkansız olmasa da bilginiz ve birikiminiz ne kadar ileri olursa olsun günümüzde bir MW olmak için strateji kadar şansa da ihtiyaç olduğu kanısındayım. Bu yüzden bir MW gibi tatma, yazma, hatta düşünmeyi öğrenmek sınavları geçebilmekten daha önemli kanımca. Yıldız Savaşları’ndan örnek vermek gerekirse bu biraz Jedi olabilmek için “gücü” hissetmeye benziyor!
Zaman zaman Türkiye’de son derece keyifli ve güzel şarap tadımları organize ediyorsunuz. Her ziyaretinizde böyle tadımlar yapabilecek miyiz? 2012’de düşündüğünüz bir tadım sürpriz var mı?
Haziran ayında bu tür bir etkinlik düşünüyorum. Önümüzdeki yıllarda Türkiye’ye daha sık uğrayabilmek ve elbette bu tür tadımları sürdürmek arzusundayım.

Sanırım Tokay şaraplarını oğlunuza ismini verecek kadar çok seviyorsunuz? Umarım geleceği de Tokay şarapları gibi tatlı ve güzel olur. Bu çerçevede sevdiğiniz yerli ve yabancı üzümler, şaraplar, bölgeler nelerdir? Nerelerdir?
Nazik dileğiniz için çok teşekkürler. Önce kızıma Bal adını verdik, oğlumuz olunca tatlı isimlerden devam edelim dedik. Bal’ı bal tadında bir Bornova Misketi ile karşılamıştık. Yüzüncü doğumgününü daha yeni kutladığımız büyük halam eşinin Macaristan’da konsolos olduğu yıllardan bir şişe Tokay hediye etmişti. Oğlumuz doğduğunda bu şarabi açmakla kalmadık, tatlılığını ve ününü Türklere borçlu bu bölgenin adını da ona yakıştırdık. Yerli üzümlerden favorilerim Öküzgözü ve Kalecik Karası, yabancılardan ise Pinot Noir, Grenache, Nebbiolo  ve daha niceleri… bölgelere ve şaraplara girecek olursak işin içinden çıkamayız!


Son yıllarda Türk şaraplarındaki iyileşme ve güzelleşmeyi birlikte gözlemliyoruz. Dışarıdan bakınca da bu değişimler görülüyor mu? Amerikan pazarında şansı olan şaraplarımız var mı?

Görülmez olur mu! Her sene beğendiğim Türk şaraplarına yenileri ekleniyor. Bundan on kadar sene önce bile şaraplarımızın büyük bir kısmı bırakın içebilmeyi koklanamayacak kadar kusurluydu. Başdöndürücü bir hızla önce temiz sarap yapmayı öğrendik sonra kalite tırmanışa geçti. Sadece Amerika’da değil, dünya pazarlarında da tutunabilmemiz için ise daha çok yol kat etmemiz gerektiği inancındayım. Elbette şansı olan şaraplarımız var ama asıl önemli konular birlik, devlet desteği ve agresif pazarlama politikaları. Bazı dostlarımla Türk şarapçılığının bu süregelen uyanışını destekleyecek fikirler geliştiriyor ve bunları en kısa zamanda harekete geçirmeyi umuyoruz.


Bu keyifli söyleşi için teşekkür ederim. Bugüne kadar keyifle okuduğumuz yazılarınızı okumaya devam edebilecek miyiz? Kadehinizden sevdiğiniz şarap eksik olmasın.
Ben teşekkür ederim. Destek ve ilgilerine minnettar olduğum değerli okuyucularıma bir an önce yeniden ulaşabilmek için çalışmalarım devam ediyor. Yazılarımda tarafsızlık ve bağımsızlık ülkemizde zor bulunan ancak son derece önemsediğim prensipler. Sevgili dostum Yunus Emre Kocabasoğlu’nun nazik davetiyle 2012 MW İstanbul etkinliklerine katılıyorum. Bu kısa ama önemli ziyaretten izlenimlerimi ve umarım yeni yazılarımı sizlere ulaştırabilmek için ideal bir mecrada en kısa zamanda karşılaşmak üzere sizlere iyi şarap dolu günler diliyorum, çünkü ömür vasat şarap içmek için çok kısa!

Yorum