Mıgırdiç Hekimyan’ın Öyküsü

Dr. Gürcan Vural

Mıgırdiç Hekimyan'ın Öyküsü

‘ELDEN ELE GEÇER KİTAP, DAHA YÜZYIL YAŞAR HALI’
N.HİKMET

NAZIM’IN KARLIKAYIN ORMANINDA SÖYLEDİĞİ GİBİ;  KALIR BİR ŞEYLER GERİYE İLLA Kİ,  BOZ BİR HALININ, İMZALI BİR KİTABIN KALDIĞI GİBİ.

Tam 132 yıl önce yazmış. Nerden bilebilirdim ki? Ve hayatın ne kadar garip, feleğin nasıl oyunlar oynayabileceğini kesinlikle anladım. Yüz yıl önce tutulmuş bir defterle başlamıştık, bir şekilde dönüp dolaşıp sahaflardan bana ulaşan. Sonra hikaye ses oldu, söz oldu ve yankılanıp geri döndü. İşte o zaman anlıyorsunuz insanoğlunun medeniyeti nasıl geliştirdiğini. Katman katman, üst üste bir tuğla daha koyarak, bir harf, bir kelime, bir cümle ekleyerek ama illa belgeleyerek, araştırarak, yazarak.
Değerli araştırmacı Şeref Etker’in bildirmesi üzerine bizim ‘kara kaplı defter’in gizi aralandı. Önceki yazımızda tuttuğu defterden iyi bir ekonomist olduğu fikrine kapıldığımız Mıgırdiç Hekimyan’ın orman mühendisi olduğunu öğrendik. Hem de sıradan bir mühendis değil.

Gelin en baştan alalım hikayeyi.
Sevgili dostum, ağabeyim, meslektaşım Mehmet Ömür’ün sahaflardan bulup edindiği kara kaplı deftercik ile başlamıştı hikayemiz. Aslında defterde 1912’de yapımına başlanan Tuzla’daki bir bağın öyküsü anlatılıyordu. Ancak çok bilinçli tutulmuş, bütün detaylar yazılmış, kuruluş masrafları, sermaye, bağın krokisi, komşuları, asmaların tarifi, her şey ama her şey ayrıntılı not edilmişti. Arada siyah-beyaz soluk fotoğraflar da cabası. Defter 1912 yılında tutulmaya başlamıştı, ilk yıllar onlarca sayfa doldurulmuş iken ilerleyen yıllarda sayfa sayıları azalıyor ve nihayet 1922 yılında zarar bilanço ile sonlanıyordu. Bu da doğaldı. Nedenine gelince Avrupa’daki filoksera hastalığının bağları bitirmesi sonucu şarap üretimi sıfırlanmış, Anadolu’ya ulaşmamış hastalık nedeniyle yeni bağlar kurup şarap üretmek karlı bir yatırım gibi gözükmüştü. Yatırımcının öngöremediği önce Balkan savaşı, ardından işgal ve Kurtuluş Savaşı yıllarıydı. Osmanlı şarap satmayı düşündüğü ülkeler ile savaşır hale gelmiş, bağda ekonomik değer olmaktan çıkmıştı.  Defterin son bölümünde Ermeni alfabesi ile Türkçe yazılmış çok detaylı bir de anlaşma vardı. Buna göre bağ yarıcıya belli bir anlaşma ile veriliyor, tarafların sorumlulukları en ince ayrıntısına kadar yazılıyordu. Kısaca özetlediğimiz hikayeyi Karaf Magazin’in Ocak-Mart 2012 tarihli 49. sayısının 42-45. sayfalarında ‘Şarap Zaman İster’ başlığıyla ve yine aynı sayının 46-47. sayfalarında ‘Bağ Yarıcıya İşte Böyle Verilir’ başlığıyla yazmıştık. Dileyenler ilgili dergiden  ya da Keyif Notları’nda yayınlanan Şarap Zaman İster  ile Bağ Yarıcıya İşte Böyle Verilir   hikayenin detaylarına ulaşabilirler.

Bağı kuran ve notları tutan Mıgırdiç Hekimyan 1847 yılında Devlet-i Ali (Osmanlı) tebası olarak doğar. İstanbul’daki ‘İkinci’ Orman Mektebi’nde eğitim görür. İlk orman mektebi devletin ormanları korumak ve bilimsel olarak işletmek amacıyla Fransa’dan davet ettiği Louis Tassy isimli uzman desteğiyle 1857 yılında açılmıştır. Louis Tassy ‘nin kısa bir süre sonra memleketine dönmesiyle okul kapanır. İkinci defa  1867’de Mösyö Simon başkanlığında açılır ve Hekimyan 21 temmuz 1868’de 10 ormancılık öğrencisinden biri olarak mezun olur. Ardından İtalya’da Rafaelyan Mektebi’nde ve Fransa’da eğitimini sürdürür. İstanbul’a döndükten sonra Orman ve Maden (Maadin) Mektebi’nde 1881’den 1893 yılına dek uzun süre öğretmenlik ve yöneticilik yapmıştır. O yıllarda Türkçe yazılı botanik kaynakları sınırlı olup tıbbi ve farmasötik botanik derslerinde okutulmak üzere hazırlanmışlardı. Kendi bilim dalı için yetersiz kaynağı gören Mıgırdiç Hekimyan önemli bir kitap yazar. Kitap İstanbul’da Mihran Matbaası tarafından İlm-i Nebatat ve Teşhis-i Ahşap adıyla basılır. Tam tamına 391 sayfa olan eserde 142 şekil, 2 tablo, sözlük ve dizin vardır. Kitapta yazar kendini ‘Orman ve Maadin Mektebi Müdiri ve Fenn-i Orman Muallimi’ olarak tanımlamıştır. Kitabın iç kapağında Hekimyan’ın kendi el yazısı ile fransızca olarak Gatağicos Patrik X İsdepan Bedros Azaryan’a ithafı ‘Constantinople, Mai 1882’ tarihi ile imzalanmıştır.
Orman Ve Maadin Mektebi 1893 yılında Halkalı Ziraat ve Orman Mektebi ve yine Halkalı Ziraat ve Ormancılık Mektebine dönüşmesi üzerine burada ‘orman fenni muallimliğine’ devam etmiştir.
Kitap ‘ilm-i Nebatat’ (sayfa 1-248) yani ‘temel botanik’ ve ‘İlm-i Teşhis-i Ahşap’ (sayfa 253-359) yani ‘ağaç anatomisi’ olmak üzere iki ana bölümden oluşmaktadır. Kitabın diğer bir önemi metinde Türkçe dışında yabancı terim kullanmamış, bilhassa yabancı terimleri Türkçeleştirme çabası içine girmiş olmasıdır. Bu çabasında Mehmet Ali Paşa ile birlikte botanik terimlerinin Türkçeleri üzerinde çalışan muavini Hoca Ali Rıza Bey’in önemli katkıları olmalıdır. Kitabın içeriği ise Hoca Ali Rıza Bey’in 171 sayfa olarak Türkçeye çevirdiği Louis Tassy’nin ‘Cours de Sylviculture’ notları ile benzerdir.

Gelin kitabın sonuna eklediği (sayfa 362-381) ‘Istılahat-ı Nebatiye Cedveli’ diye adlandırdığı toplamında 414 terim ve isim bulunan sözlüğünden Osmanlıca, Fransızca ve ‘maani-i Türkisi’ yani Türkçe açıklamalarından birkaç örnek verelim;
İbrevi-           Aciculaire             İğne biçiminde
Bezir-           Graine                  Tohum
Batıni            Ventral                 İçeri tarafı
Taarruk-       Transpiration    Terlemek
Semere-      Fruit                      Yemiş
Ukde-           Noeud                   Düğüm
Gudde-        Gland                      Bez

Mıgırdiç Hekimyan Ula-yı Evvel rütbesi ile Hazine-i Hassa Binaları (Çiftliği), Ormanlar İdaresi Müdürlüğü yanı sıra Emlak-i Hümayun Komisyonu üyeliği de yapmıştır. Osmanlı devletinde yıllık olayları göstermekte ve devlete hizmet eden memurları kayıt etmek için her sene yayınlanan eserlere Salname denir. Batı ülkelerinde salnamenin karşılığı olarak ‘annuaire’ ya da ‘almanach’ kullanılmaktadır. İlki Sadrazam Büyük Reşit Paşa’nın emriyle Ahmet Vefik Efendi tarafından 1847 yılında yayınlanmıştır. Sonraları giderek mükemmel hale gelen bu doküman 1880 yılına kadar litografi (taş baskı) tekniği ile çoğaltılmış, o yıldan sonra matbaada basılmaya başlanmıştır. İşte bunlardan 1910 senesine ait Ahmet İhsan Salnamesi’nin 146, 148 ve 592. sayfalarına göre Mıgırdiç Hekimyan ‘Ula-yı Evvel Rütbesi’ ile ‘II. Rütbeden Osmani’ ve ‘I. Rütbeden Mecidiye’ ve  nihayet ‘Gümüş Liyakat Madalyası’ ile takdir edilmiş kıymetli bir bilim insanıdır. 1909 Salnamesine göre Sultanın şahsi mali müsteşarlığını da yapmıştır. Mıgırdiç Hekimyan Efendi Beyoğlu’nda Polonya sokağında 45 nolu evde yaşamış ve 1927 yılında hayata gözlerini kapatmıştır.

Kaynaklar:
A.Baytop, Türkiye’de Botanik Tarihi Araştırmaları, Tubitak Yayınları, 2004.
H.Kutluk, Türkiye’de Ormancı Yetiştiren Okullar ve Çeşitleri, Orman ve Av, Şubat 1948.
Ş.Etker, Ormancılık ve Ziraat Okulları İçin İlm-İ Nebatat, Osmanlı Bilim Araştırmaları Dergisi, 2010
K.Pamukciyan, İstanbul Yazıları, Aras Yayıncılık, 2002.
A.Yarman, Osmanlı Sağlık Hizmetlerinde Ermeniler,Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi Vakfı, 2001.
Şeref Etker’in Osmanlı Bilimi Araştırmaları dergisinde 2010 yılında  yayınlanan makalesinden alınan İlm-i Nebatat’ın iç kapağının yayınlanmasına hoşgörü gösteren Sayın Etker’e ve makalenin yayınlandığı derginin editörü  İstanbul Üniversitesi Bilim Tarihi Bölüm Başkanı Prof.Dr.Feza Günergun’ a teşekkür ederim.
Hekimyan Efendi ile ilgili önemli bilgileri paylaşan değerli araştırmacı Arsen Yarman’a teşekkür ederim.
Hekimyan Efendi’nin fotoğraflarının bulunmasını sağlayan Bedros Boyacıyan’a teşekkür ederim.

Yorum