Tatlı Samos

Yunan Adalar’ını daha sakin olan ilkbahar, yaz başı ya da sonbahar gibi dönemlerde daha çok seviyoruz. Böylece kalabalığa kapılmadan, daha iyi servis alabiliyoruz. Samos, misket üzümünden çeşit çeşit yapılan şaraplarıyla, hep gitmeyi düşündüğümüz bir yerdi, Ekim’in ilk günlerini seçerek, Annem’in misket üzümüne olan merakı nedeniyle, babam ile bize eşlik ettiler. Onlara kapı vizesi alarak, planımızı yaptık. Bu vize büyük kolaylık, ancak sadece kalacağımız gün kadar yani bir günlük vize vermeleri bizi şaşırttı. Feribot biletleri, otel ve vize işlemlerini, Meander Travel bizim için oluşturdu, paket programlarında, Nedim Atilla’nın önerdiği Kokari’deki Kokaras Restaurant’ı görünce akşam yemeği programımızı da yapmış olduk.

Sabah dokuzda başlayan yolculuğumuz bir buçuk saat sürdü. Otelimize yerleşerek, araba kiraladıktan sonra yine Nedim Atilla’nın küçük balıkçılarını önerdiği Karlovasi’ye doğru yola çıktık, tabii bu yolculukta önce Manoletes ve Ampelos’a uğrayarak, binseksen metre yükseklikteki bağları görmek önceliğimizdi. Manolates’e tek kelime ile bayıldık, daracık sokakların her yerinde seramik atölyeleri vardı ve herkes bize hoş geldiniz diyordu, Türk olduğumuzu anlayanlar ise birkaç kelime konuşmaya çalışıyorlardı. Asmaların üzerinde kalan kurumaya yüz tutmuş üzümleri, Ahmet her zaman ki severek yedi. Bağlara karşı kahvelerimizi içerken, umduğumuzdan fazla zaman geçirdiğimizi fark ederek, öğle yemeği için Karlovasi’ye hareket etmeye karar verdik. Marina’da yer alan sevimli bir lokantayı seçerek, Ampelos’dan sek bir misket şarabı Koppes 2013 sipariş ettik, sonra gelsin karidesler, kalamarlar, sardalyalar, sadece iki kişinin çalıştığı bu mekanda servis biraz aksasa da fazlasıyla doymuş olarak kalktık. Sırada Ampelos vardı, yine virajlı ancak yemyeşili, ağaçlarla dolu yolda ilerleyerek ulaştık. Bağlar bize gülümsediğinde biz de gülümsedik. Burası daha az turistik bir yer, küçük grubumuzda herkes mis kokulu kahvelerini içerken ben tatlı misket şarabımı yudumluyordum. Biraz yorgun ancak mutlu dinlenmek üzere otelimize doğru yola çıktık.
Akşam yemeğine gitmeden önce Vathy’de bulunan şarap müzesini gezerek, küçük bir tadım yaptık, sekten tatlıya doğru bir yelpazede Samos şarapları hakkında biraz daha bilgi sahibi olduk. Oradan da hemen hemen on km olan Kokkari ‘ye geçtik, yan yana dizilmiş lokantalar arasında Kokoras’a ulaştığımızda birde ne görelim, kapalı… Büyük bir hayal kırıklığı yaşasak da moralimizi bozmamaya çalışarak, Pythagorıo’daki Remataki’ye gitmeye karar verdik. Yaklaşık yarım saat sonra oradaydık ancak asıl şoku burada yaşadık,orası da kapalıydı, sonra derece üzgün ve acıkmış olarak Vathy’ye dönerek Garden Restaurant’da  barbun tavamıza Ayepi 2013  eşlik etti…  Ahmet için artık puro vakti gelmişti, tatlı şaraplarımızla birlikte günün yorgunluğu yerini rahatlamaya bırakmıştı.

Ertesi gün beşte kalkacak feribota kadar zamanımız vardı. Keyfini çıkaramadığımız Kokkari’ye giderek, deniz kıyısında yer alan, Stathis Restaurant Tavern’e oturduk. 1976’da açılmış olan bu mekânda her şey o kadar özenle hazırlanmıştı ki Samos’ta ki en güzel yemeği yedik. Yine deniz ürünleri ve salataya, burada kızarmış peynir ve yazmazsam olmaz nefis sarımsaklı ekmekler eşlik etti. Burada iki farklı sek beyaz şarap Samena ve Golden Samena, dışında bir de yemeğin sonunda tatlı ve şarabı onlar ikram ettiler. Bir daha ki Samos gezimde mutlaka buraya da uğramalıyım diye düşündüm…

Bu arada lokantalarla ilgili problemi,  Meander Travel’e ilettiğimde üzülerek haberleri olmadığını ve bunu telafi etmek için, akşam yemeğimizin ücretini karşılayacaklarını ve önümüzdeki yıl için bana bir Samos seyahati hediye edeceklerini söylediler.  Evet o akşamın telafisi yok ancak böyle bir incelik yapmış olmalarının da hoş olduğunu düşünüyorum. Artık, Kokaras ile ilgili izlenimlerimi seneye yazmak üzere diyerek bitiriyorum bu yazıyı …

11/1/2014
Yorum